Maddesine aykırılık oluşturduğu ileri sürülmüştür. Davacılar vekili; müvekkillerinin müştereken maliki bulundukları arsa vasıflı 4 adet taşınmaza davalı kurumun kablo geçirmek suretiyle el attığını ileri sürerek; dava tarihinden itibaren geriye doğru beş yıllık dönem için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 5.000 TL ecrimisilin el atma tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir. Davacı, taşınmazına direk dikilmek suretiyle gerçekleşen müdahale nedeniyle gerçekleşen ecrimisil alacağının tahsili amacıyla başlattığı icra takibine davalının haksız yere itiraz ettiğini belirterek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. Özel kanunlarına dayanılarak gerçek ve özel hukuk tüzelkişileri adına yapılacak kamulaştırmalarda da, bu Kanun hükümleri uygulanır. Başvuru; taşınmazdan fiber optik kablo geçirilmesi nedeniyle oluşan zararlarının karşılanmaması nedeniyle etkili başvuru hakkının, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkbahsegel güvenilir mi. Maddesinde ölen bir komanditerin yerine mirasçıları geçer hükmü bulunmaktadır. İlgili düzenlemeler ve Yargıtay içtihatlarına göre başvuru konusu davanın taşınmazın altından kablo geçirilmesi sebebiyle kullanım durumunda bir kısıtlılık meydana gelip gelmediğinin tespit edilmesi ve varsa zararın hesaplanarak tazminata hükmedilmesi yönünden etkili bir yol olduğu hususunda tereddüt yoktur. “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.
Bu yetkiyi kullanma öncesinde, bir bedel karşılığında ya da bedel ödemeden malikin rızasının alınması, bir uzlaşma yöntemi zorunluluğu, anılan Yasa kuralında öngörülmemiştir. Maddesinin birinci fıkrası hükmü ile Devlete ve kamu tüzelkişilerine, kamu yararının gerektirdiği hallerde, özel mülkiyet konusu olan taşınmazları kamulaştırma veya bunlar üzerinde idari irtifaklar kurma yetkisi verilmiş ve gerçek değerin peşin olarak ödenmesi ilkesi benimsenmiştir. Mahkeme, kişilerin arazilerini kullanırken bunların altından yararlanma yetkilerinin ve genellikle inşaat yapmalarının engellendiğini, çoğu defa haber verilmeden ve irtifak hakkı tesis edilmeden PTT yeraltı hatlarının geçirildiğini, dava konusunda olduğu gibi zararlı sonuçların doğduğunu belirterek Anayasa’nın 35. Bundan ayrı, mülga 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 14. Maddesi ile 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanununun 22 ve 23. Maddelerine göre, davalı idarenin taşınmazların kullanımına engel olunmayacak şekilde telefon hattı geçirme hakkı mevcuttur. Dava konusu taşınmazlar ise, belediye imar planı içerisinde yer almaktadır. Bu durum itibarı ile davalı kuruma ait haberleşme tesislerinin, dava konusu taşınmazların kullanımına engel teşkil edip etmediğinin belirlenmesi zorunluluk arz etmektedir. Mahkemece; yasal düzenlemeler uyarınca davalı kurumun davacılara ait taşınmazlardan elektronik haberleşme altyapısını ve bunların destekleyici ekipmanlarını geçirme hakkının bulunduğu, dava konusu edilen eylemin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temel hakların en önemlilerinden biri olan mülkiyet hakkının, ona sahip olanın “…dilediği gibi…” kullanabilmesinin de yasal bir çerçevesi vardır. Taşınmaz üzerinde sınırlamaların Anayasa’nın 13. Maddesindeki nedenler dışında gerçekleştirilmesi olanaksızdır. 1961 ve 1982 Anayasalarından önce yürürlüğe konulmuş bir yasada hukuk devleti ilkesine uyma özeni aranmayabilinirdi. Oysa günümüzde bu gerekleri gözardı etmek Anayasa’ya aykırılığı gündeme getirir.
Söz konusu el atılan taşınmazda şekil bozuklukları ve olumsuzluklar meydan geldiği, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapısının bozulduğu, toprak altüst olduğu için toprağın en verimli üst horizon yapısının bozulduğu ve belirli ürünlerin yetişmesine sınırlama getirildiği vurgulanarak taşınmaza fiilen zarar verildiği açıklanmıştır. Taşınmazın sürülerek taşınmaza arpa ekildiği ancak taşınmazın el atılan kısmının sürülmediği ve el atılan kısımda tarımsal faaliyet yapılmasının mümkün olmadığı ifade edilmiştir.
Buna mukabil fıkranın son cümlesinde, yapılan yatırım nedeniyle taşınmaz maliklerinden değer artış bedeli de alınamayacağı düzenlenmiştir. ‘Arazi’ sözcüğüyle sınırlı olarak esası incelenen 14. Maddeyle Hükûmet, kişilerin kullandığı arazinin içinde, yapıların ve kuruluşların dışında telgraf ve telefon donanımı kurmaya yetkili kılınmakla birlikte yapılacak donanımın kurulduğu-geçirildiği arazi, yapı ve kuruluşların kullanımını ve onlardan yararlanmayı engellememesini öngörmektedir. PTT işletmesi olarak algılamak zorunluluğu bulunan ‘Hükûmet’in içinden telgrafya da telefon donanımı geçirmesine katlanmak durumunda bırakılan arazi sahibinin olurunu gerekli kılmayan düzenleme hukuk devleti ilkesiyle çatışmaktadır. Anayasal güvenceye bağlı mülkiyet hakkının kamu yararı amacıyla sınırlanması düzeyini ve niteliğini aşan, bu koşullara uymayan oluşum, arazi sahibine karşılıksız yükümlülük değil, katlanma zorunluluğu getirmektedir. Bu durumuyla yönetsel bir irtifak hakkı olmadığı gibi Medeni Yasa kapsamında düşünülecek taşınmaza ilişkin ya da kişisel irtifak hakkı da değildir. Bilindiği gibi; 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu’nun 14. Maddesine göre; “hükümet eşhasın tahtı tasarrufundaki arazinin dahilinde emlak ve müessesatın haricinde telgraf ve telefon tesisatı inşasına salahiyettardır. Ancak yapılacak tesisatın, işbu arazi emlak ve müessesatın istimal ve istifadesini haleldar etmemesi lazımdır”. Bu hükümler uyarınca, bir taşınmaz üzerinde tesisat yapılması halinde taşınmaz mal maliklerinin mülkiyet hakkı devam eder ve yapılan işlem hukuk açısından ne bir kamulaştırma ve ne de irtifak hakkı kurma olarak nitelendirilebilir. Aksine, yasa koyucu, malikin mülkiyet hakkını korumak amacıyla, kurulacak telgraf ve telefon tesisatının taşınmaz malın malikinin kullanma ve yararlanma, haklarını engellememesi koşulunu öngörmüştür.
Bir şirketin idare veya işletme merkezi Türkiye’de bulunuyorsa, -Ortakları arasında yabancı uyruklu şahıslar da mevcut olsa artık o şirket Türk uyruklu sayılır. Ancak, gayrimenkul iktisap ve tasarrufu konusunda Türkiye’de devamlı oturma izni bulunmayan yabancı ortaklar hakkında Türk Parası Kıymetinin Korunması Hakkındaki mevzuatın uygulanması açısından yabancı uyruklu ortakları da bulunan Türk şirketlerine ait talepler uygulamada Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne intikal ettirilmektedir. “Varlık yönetim şirketlerinin noterde yapılacak defter tasdiki işleminden harç alınır. Harçlar Kanununun 123 üncü maddesinden anlaşılacağı üzere, anonim, eshamlı komandit ve de limited şirketlerin kuruluş işlemleri 492 sayılı Kanunda yazılı olan harçlardan istisnadır. Fon iç tüzük değişikliğinde damga vergisi ve harç uygulaması hak. Gelir veya kurumlar vergisi mükelleflerinin dışındaki (dernek, vakıf, meslek odaları, apartman site yönetimi vb.) diğer kurum ve kuruluşlarca tutulan bilanço esası kapsamındaki yevmiye, envanter ve defteri kebir tasdiklerinden de bilanço esasına göre tutulan defter tasdik harçlarının alınacağı tabidir.
”(1) İşletmeci, geçiş hakkı uygulamasında bu Yönetmeliğin 6 ncı maddesinde belirtilen ilkelere uymakla ve geçiş hakkını kullanırken taşınmaza vereceği her türlü zararları en kısa sürede tazmin etmekle yükümlüdür.” (2) Fizibilite, inceleme, tetkik, ruhsat, zemin tahrip bedeli, yer değişikliği bedeli, var olan faaliyeti durdurma bedeli, ve benzeri adlarla alınan ücretler ve tazminatlar, taraflar arasında yapılan geçiş hakkı anlaşmasında aksi belirtilmediği sürece işletmeci tarafından karşılanır.” ”Taşınmaza kalıcı zarar verilmemesi, bu taşınmaz üzerindeki hakların kullanımının sürekli biçimde aksatılmaması koşuluyla, teknik olarak imkan dahilinde, seçeneksiz ve ekonomik açıdan orantısız maliyetler ihtiva etmeyen geçiş hakkı talepleri, makul ve haklı sebepler saklı kalmak üzere, kabul edilir.” Kiraya ilişkin tahsilat ve ödemelerinin banka veya Posta Ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen belgelerle tevsik edilmesi zorunluluğu getirilmiştir. İhracat ve Yatırımlarda Damga Vergisi ve Harç İstisnası Uygulaması Hakkında 1 Seri Nolu Genel Tebliğin II/B bölümünün 15/b fıkrasında, (yurt dışı müteahhitlik ve mühendislik hizmetleri ile ilgili proje safhası da dahil olmak üzere düzenlenen anlaşma, teminat mektubu ve benzeri diğer kağıtlar ile bunlarla ilgili işlemler istisnadan yararlandırılacaktır.) denilmiştir. “Serbest bölgeler gümrük hattı dışında sayılır. Bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükellefiyetlerine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz. Sonuç olarak Mahkemenin başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik ihlal için giderim sağlanmasını engelleyen yorumu nedeniyle Anayasa’nın 35. Maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. Maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
Demek oluyor ki, bir taşınmaz üzerinde 406 sayılı Kanun’un 14. Maddesi hükmünce telgraf ve telefon tesisatı kurulması, malikin taşınmazı kullanma ve ondan yararlanma haklarını engellememesi halinde mümkündür. Takdirî delil niteliğindeki bilirkişi raporundaki nitelemenin Mahkemeyi bağlamayacağı, Mahkemenin resen hukuki nitelemede bulunma yetkisine sahip olduğu vurgulanmalıdır. Buna göre somut olayda da Mahkemece, bilirkişi raporlarındaki ecrimisil nitelemesinin doğru olmadığı, davanın fiber optik kablolardan kaynaklı olarak taşınmazdan faydalanılamaması nedeniyle oluşan zararların ödenmesi istemine ilişkin olduğu değerlendirilmiştir. Bu tespite rağmen Mahkemece söz konusu zararlar hesaplattırılmadan, bilirkişilerin ecrimisil nitelemesiyle bağlı kalınarak davalı şirketin ecrimisil davasının kabul şartları olduğu belirtilen haksız ve kötü niyetli zilyet olgularının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Yapılan yatırım nedeniyle taşınmaz maliklerinden değer artış bedeli alınmaması öngörülmek suretiyle malikin çıkarları ile kamu çıkarları arasında bir dengeleme yapılmaya çalışılmış ise de sözü edilen yatırımlar sebebiyle taşınmazda meydana gelebilecek değer artışlarının her zaman için malikin tüm ekonomik kayıplarını telafi edemeyebileceği açıktır. Teleferik ve benzeri ulaşım hatları, her türlü köprü, metro ve benzeri raylı taşıma sistemleri gibi ilgili bölgede yaşayan kişiler bakımından büyük yararlar sağlayan yatırımların külfetinin bir kısım taşınmaz maliklerine yüklenmesi adalet ve hakkaniyet ölçüleriyle bağdaşmaz.
Dolayısıyla anılan yatırımlar sonucu taşınmazların değerinde oluşan azalma nedeniyle, taşınmazda meydana gelen değer artışları da dikkate alınmak suretiyle taşınmaz maliklerine uygun bir tazminatın ödenmesi mülkiyet hakkının gereğidir. Malikin tazminat imkânından mahrum bırakılması, kamu yararı ile bireysel yarar arasında kurulması gereken adil dengenin malik aleyhine ölçüsüz bir şekilde bozulmasına yol açabilir. Aynı tablonun IV/15 sırasında tarım satış kooperatifleri ve Birliklerinin her türlü muamelelerinde düzenlenen ve damga vergisi bunlar tarafından ödenmesi gereken kağıtlar da damga vergisinden muaftır. Organize sanayi bölgesi müteşebbis başkanlığının muhatap olduğu işlemlerde düzenlenen kağıtların, sadece Vali ve/veya Belediye Başkanı tarafından imzalanması durumunda imza sahiplerinin statüsü itibariyle ve karşı tarafında resmi daire olması halinde bu kağıtlardan damga vergisi alacağı doğmayacaktır. 1- Damga Vergisi Kanununda resmi daire olarak kabul edilen Karayolları Genel Müdürlüğünden damga vergisi aranılmayacak, kağıda ait damga vergisinin tamamı işlemin karşı tarafından tahsil edilecektir. Kaldı ki, söz konusu düzenlemede, arazi sahibinin mülkü üzerinde sahip olduğu kullanma ve yararlanma hak ve yetkilerine PTT’nin engel olmaması koşulu getirilmiştir. Maddenin incelenmesinden açıkça anlaşıldığı üzere PTT İşletmesi binaların dışında ve arazi kapsamına giren taşınmazların içinde, kullanma ve yararlanma haklarına engel olmayacak biçimde tesisat yapabilecektir. PTT, bu yetkinin kullanılmasında ve koşulların nazara alınmasında konunun önemine uygun özeni göstermek zorundadır. İnşaat ve benzeri nedenlerle sonradan çıkacak kullanma ve yararlanma ihtiyacının bildirilmesi halinde aynı Yasa’nın 25.
Bu da, “demokratik toplum düzeninin” gerekleriyle çatışmaktadır. Bir başka anlatımla temel hakkın özüne dokunmaktadır. Oysa, kamu hizmetinin amacına göre, Anayasa’nın 46. Maddesindeki “kamulaştırma” kuralları uygulanabilir. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması” başlığı altında ve genel sınırlama nedenlerini belirleyen 13. Maddesinin birinci fıkrasına göre “temel hak ve hürriyetler, …. kamu yararının, … korunması amacı ile…., Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir.” Bu “genel sınırlama nedeni”nden ayrı olarak, yine Anayasa’nın mülkiyet hakkına ilişkin 35. Maddesinin ikinci fıkrası, “Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla kanunla sınırlanabilir.” biçiminde bir “özel sınırlama nedeni”ni de içermektedir. Bu nedenle, noterlerce harçsız tasdik olunan kooperatif ana sözleşmesinden suret çıkarılması halinde, harç alınması gerekir. Maddesinin (b) fıkrasındaki muafiyet hükmü kooperatiflerin ana sözleşmelerinin noterlerce tasdikinden doğan harca münhasır olup, tasdik olunan ana sözleşmeden suret çıkarılması işleminden doğan harçla bir ilgisi, bulunmamaktadır.